Erzincan’da Nakşî - Hâlidî Gelenek

Anadolu’nun kadim yerleşim yerlerinden birisi olan Erzincan, coğrafî konumu, özellikle de Anadolu’da doğu-batı, güney-kuzey arasında bir geçiş güzergâhı ve ticaret yolu üzerinde bulunması sebebiyle önemli bir şehirdir. İslam’la tanışmadan önce çeşitli din ve inanışlara ev sahipliği yapan şehrin, Ana...

Full description

Bibliographic Details
Main Authors: Baltacı, Halil, Aslan, Ömer
Other Authors: EBYÜ, İlahiyat Fakültesi
Format: Article in Journal/Newspaper
Language:Turkish
Published: Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Hakemli Dergisi 2017
Subjects:
Online Access:https://hdl.handle.net/20.500.12432/3204
https://dergipark.org.tr/buiif/issue/34430/384218
Description
Summary:Anadolu’nun kadim yerleşim yerlerinden birisi olan Erzincan, coğrafî konumu, özellikle de Anadolu’da doğu-batı, güney-kuzey arasında bir geçiş güzergâhı ve ticaret yolu üzerinde bulunması sebebiyle önemli bir şehirdir. İslam’la tanışmadan önce çeşitli din ve inanışlara ev sahipliği yapan şehrin, Anadolu’nun Müslümanlaşma sürecine de dinî ve tasavvufî bakımdan dikkate değer katkıları olduğu anlaşılmaktadır. Siyasî olarak önce çeşitli Türk beyliklerinin daha sonra da Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altında kalan Erzincan’ın önemli bir irfân şehri olduğu, gerek kendi bünyesinden yetiştirdiği âriflerin gerekse çeşitli sebeplerle belli zamanlarda buraya gelip ikamet ettiğini bildiğimiz mutasavvıfların Anadolu’nun Müslümanlaşmasında mühim görevler üstelendiği görülmektedir. Şehir, büyük tarîkatlardan Kâdirîlik, Kübrevîlik, Mevlevîlik, Halvetîlik ve Nakşîbendîliğin önemli isimlerine çeşitli zamanlarda ev sahipliği yapmıştır. Belh’ten ayrılarak uzun bir yolculuktan sonra Anadolu’ya gelen Mevlânâ’nın babası Sultânü’lulemâ Baha Veled (ö. 628/1231)’in, yolculuğunun bir bölümünde Erzincan’da konakladığı, iki ya da dört senesini burada geçirdiği kaynaklarda zikredilmektedir.1 Şehirde bulunduğu esnada Evhâdüddîn Kirmânî (ö. 635/1238) ve Kübrevî Sa’deddîn Hamuyye (ö. 671/1272-3) gibi önemli mutasavvıflarla görüştüğü nakledilmektedir. Ayrıca Mevlevîliğin bir tarîkat olarak teşkilatlanmasını gerçekleştiren Sultan Veled (ö. 712/1312)’in Anadolu’da tesis ettiği ilk Mevlevîhânelerden birisi de halîfelerinden Hüsâmeddîn Hüseyin tarafından yine Erzincan’da açılmıştır.2 Moğol istilasının batıya sürdüğü Necmeddîn-i Kübrâ’nın mühim talebelerinden birisi olan Necmeddîn-i Dâye bir dönem burada ikamet etmiş, değerli bir padişah olan Mengücekoğullarından Alaüddîn Dâvud Behramşah’a ithaf ettiği Mermûzât-ı Esedî adlı eserini burada kaleme almıştır.3 Sadece beylikler dönemi değil, Osmanlı hâkimiyeti altına girdikten sonra da Anadolu’daki tasavvufî hayatın şekillenmesinde mühim bir role sahip olan şehrin bu manada zikredilmesi gereken isimlerinden birisi de Seyyid Yahya Şirvânî’nin önemli halîfelerinden Halvetî şeyhi Pîr Muhammed Erzincânî (ö. 869/1464)’dir. Halvetiliğin ana kollarından Cemâliyye şubesinin müessisi olan ve daha çok Çelebî Halîfe olarak bilinen Cemal Halvetî (ö. 899/1493-94) Erzincan’da Pîr Muhammed’in manevî terbiyesinden geçmiş, aldığı icazetle Anadolu’da irşad vazifesine başlamıştır.4 Yine Pîr Muhammed Erzincânî’nin mürîdi olan Pîr Ahmed Erzincânî (ö. 877/1473’ten sonra) de Halvetiyye için mühim bir sima olmasının yanında Akkoyunlu Devleti’nin hükümdarı Uzun Hasan ile Fâtih Sultan Mehmet arasında yapılan savaştan sonra varılacak anlaşma konusunda diplomasi yürüten bir kişiliktir.5 Evliya Çelebî de Erzincan’a yaptığı yolculuk esnasında burada bulunan Mevlevî ve Kâdirî tekke ve zâviyeleri hakkında bilgi vermiştir.6 Mevlevî, Halvetî ve Kâdirîlerden başka Bektâşîlerin de faaliyet gösterdiği şehre tasavvufî rengini veren asıl tarîkat Nakşibendîlik özellikle de bu tarîkatın Hâlidiyye kolu olmuştur. Öncelikle Erzincan’da Hâlidiyye öncesi Nakşibendîlik hakkında fazla bir bilgiye sahip olmadığımızı söylemek gerekir. Fakat XIX. yüzyıldan itibaren Hâlidiyye’nin buraya gelmesi ve şehirdeki faaliyetleri hakkında yeterince bilgiye sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Çalışmamızın bundan sonraki bölümlerinde, tarihî seyri de göz önünde bulundurarak Erzincan’daki Nakşî-Hâlidî kolları, bunların önemli şahsiyetleri, tarîkatın uygulama, edep ve erkânı ile Erzincan’ın dinî-tasavvufî hayatına etkisine genel hatlarıyla ışık tutmaya çalışacağız Erzincan is one of the important Anatolian cities in religious and Sufi terms. As from the conquest of Anatolia, the city became the cradle of eminent figures associated with large Sufi orders such as Kubrawiyya, Mawlawiyya, Khalwatiyya, Qadiriyya, and Naqshbandiyya and was exposed in particular to the impact of Khalidiyya, a subdivision of the Naqshbandi order, which spread rapidly throughout Anatolia from the 19th century on. The first branch of Khalidiyya was established when Abdullah Mekki, one of Mavlana Khalid’s successors, gave khilafa to Mehmed Hayyat Vehbi, who was a tailor and thus known as Terzi Baba. This branch persisted with the latter’s successors such as Fehmi Efendi, Abdussamed Efendi, Süleyman Efendi (who was also known as Leblebici Baba and who was an illiterate poet having a Divan), and Haci Hafiz Efendi (also known as Mehmed Rüşdü). Thanks to these names, the first branch carried out important missions to spread the tariqa in and around Erzincan. Another branch of Khalidiyya still existing in Erzincan has come through the chain that starts with Abdurrahman Taghi and goes on with Muhammed Sami Efendi (also known as Pir-i Sami or the second master). Among the names who has maintained this second branch following Pir-i Sami are Muhammed Beşir Erzincani, Musa Dede Bayburdi (also known as Dede Paşa), and Abdurrahim Reyhan. This paper informs of the life stories, works, and Sufi ideas and practices of the eminent figures of the Khalidi tradition that gave direction to the religious and spiritual life in Erzincan. Dinî ve tasavvufî bakımdan Anadolu şehirlerinin önemlilerinden birisi de Erzincan’dır. Anadolu’nun fethiyle birlikte Kübrevîlik, Mevlevîlik, Halvetîlik, Kâdirîlik ve Nakşîbendîlik gibi büyük tarîkatlara bağlı mühim şahsiyetler yetiştiren şehir, özellikle XIX. yy.dan itibaren Anadolu’da hızla yayılan Nakşîbendî tarîkatının Hâlidiyye kolunun etkisine girmiştir. Mevlânâ Hâlid’in halîfelerinden Abdullah Mekkî’nin Erzincan’da terzilikle uğraşan ve daha çok Terzi Baba olarak bilinen Mehmed Hayyât Vehbî’ye hilâfet vermesiyle kurulan birinci kol, daha sonra halîfeleri Fehmi Efendi, Abdussamed Efendi, Leblebici Baba olarak tanınan divan sahibi ümmî şâir Süleyman Efendi, Hacı Hâfız Efendi (Mehmed Rüşdü) gibi isimlerle varlığını devam ettirmiş, tarîkatın Erzincan ve çevresinde yayılması konusunda mühim görevler gerçekleştirmiştir. Erzincan’da Hâlidîliğin bir diğer kolu ise Abdurrahmân Tâğî silsilesinden gelmekte Pîr-i Sâmî olarak bilinen Muhammed Sâmî Efendi ile devam ederek bugün de varlığını sürdürmektedir. Pîr-i Sâmî’den sonra bu tarîkat kolunu sürdüren kimseler arasında Muhammed Beşîr Erzincânî, Dede Paşa olarak tanınan Musa Dede Bayburdî ve Abdurrahim Reyhan gibi isimler zikredilebilir. Biz bu tebliğimizde Erzincan’ın dinî tasavvufî hayatına yön vermiş Hâlidî geleneğin taşıyıcısı önemli şahsiyetlerin kısaca hayat hikâyeleri, eserleri, tasavvufî görüşleriyle icra ettikleri tarîkat uygulamaları hakkında bilgi vermeye çalıştık