ESİR OLMAK MI, ESİRDEN DOĞMAK MI ZOR? TÜRK EDEBİYATI’NDA ESİR ANNELERİN EDEBİYATÇI ÇOCUKLARI

Osmanlı İmparatorluğu, on dokuzuncu asırda esaretin ilga edilmesi için çalışır. Esaret teması ise, Tanzimat döneminden itibaren, yazar ve şairlerin çok sık ele aldığı bir konu olmuştur. Dönemin yazarları ve şairleri esaret temasını, daha çok esaretin gayriinsani bir düzen olduğu gerçeği üzerinden el...

Full description

Bibliographic Details
Main Author: Taşbaş, Fatih Alper
Format: Article in Journal/Newspaper
Language:Turkish
Published: 2020
Subjects:
Online Access:https://hdl.handle.net/20.500.12684/9282
https://app.trdizin.gov.tr/makale/TkRJek1ETTRPQT09
Description
Summary:Osmanlı İmparatorluğu, on dokuzuncu asırda esaretin ilga edilmesi için çalışır. Esaret teması ise, Tanzimat döneminden itibaren, yazar ve şairlerin çok sık ele aldığı bir konu olmuştur. Dönemin yazarları ve şairleri esaret temasını, daha çok esaretin gayriinsani bir düzen olduğu gerçeği üzerinden ele alırlar. Romanlarda, şiirlerde, piyeslerde ve hikâyelerde cariyelerin, odalıkların, kalfaların ve harem ağalarının dramları ve trajedileri anlatılır. Bazı edebiyatçılar aile fertlerinden dolayı, esareti daha yakından tanırlar. Abdülhak Hâmid Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi isimler, zengin ve nüfuzlu ailelere mensupturlar. Bu üç ismin ortak noktası, esir annelerin çocukları olmalarıdır. Üç anne de Kafkasya’dan İstanbul’a getirilmiş cariyelerdir. Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve Hamdullah Suphi’nin esaret temalı eserleri, annelerinin ve birlikte yaşadıkları esir sınıfından insanların hayatlarından izler taşır. Bu makalede, bahsi geçen üç edebiyatçının eserleri, annelerinin esaretleri bağlamında değerlendirilmeye çalışılmıştır. The Ottoman Empire tried to abolish slavery in the nineteenth century. The theme of slavery has been a subject that writers and poets have very often dealt with since the Tanzimat Period. The authors and poets of the era handle the theme of slavery as a matter of an inhuman system. In the novels, poems, plays and stories, the drama and tragedy of female slaves, concubines, forewomen and harem aga’s are presented. Some authors know a lot about sla?very because of their family members. Some of them, such as Abdülhak Hâmid Tarhan, Sami Paşazade Sezai and Hamdullah Suphi Tanrıöver are members of rich and infl uential families. The common thread among these three names is that they are the children of enslaved mothers. All three mothers are female slaves who were brought from the Caucasus to Istanbul. The slavery themed works of Tarhan, Sami Paşazade Sezai and Hamdullah Suphi have traces of their mothers’ lives and other enslaved people that they lived with. In this ...